Filmimizin ilgiyle karşılanacağına olan inancımız tam
Üretim sürecinin uzun soluklu bir yolculuk olduğuna dikkat çeken Yapımcı Yönetmen Harun Korkmaz, “Yaklaşık 4 yıl öncesinde, hem ülkemizde hem de tüm dünyada ata sporumuz olan “Yağlı Güreşlerin” çok daha geniş kitlelerce de anlaşılabilmesi adına film projemizin hazırlık sürecine başladık. Yakın zamanda da, ulusal ve uluslararası festivallerde sinema severlere filmimizin ilk can suyunu aktarmak üzere “Kıspet” kısa filmimizi tamamladık. Filmimizin senaryosunu TRT’ deki yapımlarla birlikte birçok önemli film senaryolarında da imzası olan sevgili dostum Necip Güleçer’ le birlikte yazdık. Ayrıca, birbirinden değerli oyuncular ve kamera arkasında çok yetenekli bir ekiple çalışma fırsatı da yakaladık. Bu süreçte, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğümüzün destekleri de oldukça büyük. Bu anlamda, filmimizin uluslararası birçok festivalde ilgiyle karşılanacağına dair inancımız tam” diye konuştu.
İçindeki tutkudan kopamayan Hamza’nın hikayesini anlatıyor
Korkmaz, “Antalya’nın Korkuteli ilçesinin bir yörük köyünde gelişen olaylarda, eski bir başpehlivan olan babasının tüm engellemelerine rağmen sporun erdemli ışığından ve içindeki tutkudan kopamayan Hamza’nın okul müsameresinde “Kıspet” giyebilmek için babasıyla girdiği çatışmayı ve sonrasında kendi yolunu belirleyecek olan karar sürecini beyazperdeye aktardık. Filmimizin her karesinde yörük kültüründen izleri, müziklerini, danslarını, 90’lar ruhunun köy çocuğu olma serüvenini yansıtmak için gayret ettik. Güreş konusunda teknik olarak herhangi bir hataya yer vermemek için Yağlı Güreş camiasının önemli ustalarından olan Halil Bağdat’tan teknik içerik danışmanlığı noktasında destek aldık. Filmimizde halk bilimsel ögelerin vurgulanmasına özellikle hassasiyet gösterdik. Bu konuda da İstanbul Üniversitesi Halkbilimi Anabilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Abdulkadir Emeksiz hocamızdan da akademik danışmanlık aldık” dedi.
Doğduğum topraklar en güçlü hikayeleri anlatmaya itiyor
Korkmaz, “Doğup büyüdüğüm Antalya’nın Korkuteli ilçesi Pehlivanlık geleneğinin en canlı şekilde yaşatıldığı bir yer olması açısından bu manada en şanslı olduğum konulardan bir tanesi. Türk Dili ve Edebiyatı eğitimimin ardından akademik açıdan yöneldiğim Halkbilimi anabilim dalını, medya faaliyetleriyle birleştirerek, kamera objektifinden beyaz perdeye toplumun kültürel motiflerini yansıtmadaki heyecanımı en yoğun hissettiğim konuların başında “Pehlivanlık” ritüelleri ve hikayesi geliyor. Bu gelişim sürecimin beni; doğup büyüdüğüm, mayamızın şekillendiği toprakların, kültürel motif ve zenginliğini, gelenek ve yaşam şeklini en güçlü, en etkileyici hikayelerini anlatmaya ittiğini, hayatımı bu manada şekillendirdiğini de ifade etmemde fayda var”.
Hibya Haber Ajansı